Merhaba Dummadum!

Seni bir günlük gibi kullanabilir miyim sevgili blog? Asıl amaç zaten bu değil mi? Biri okur mu diye korkmadan, kim ne der diye umursamadan, çok özele girmeden çok yüzeysel kalmadan seni sayfa sayfa işleyebilir miyim? Şöyle karşılıklı oturup dertleşsek, biraz sohbet etsek? Dijitalleşen dünyada, arkadaşlıklar dostluklar bile sanallaşırken yalnız kalmasam olur mu sevgili blog?

Sana bir isim verdim az önce, sırf sevgili blog demeyim diye. Ama gel gör ki bunca yılın günlük tutma alışkanlığından sana sevgili blog diyorum. Bu arada dediğim gibi artık bir isimin var : "Dummadum". Ne zor oldu bir isim vermek sana. Herkes kapış kapış kapmış isimleri. Tüm domainler kullanımda. Bu yüzden baktım bu isim boşta hemen aldım. Laf aramızda sevdim isimini.  Tam senlik oldu diye düşünüyorum ya da benlik. 

Biliyor musun yazmayı özlemişim. Yazmayı ilk öğrendiğimde, harfleri eksik, cümleleri düşük günlüklerim oldu. O zamandan bu zamana çok günlük tuttum. Sonra, kimi günlük yakıldı, kimisi yırtıldı. Gençlik işte! Kaygılandım birileri hayatı okur diye! Oysa hayatıma dair parçaları yakıp yıtmışım bilemedim. Çocukken kendime verdiğim sözler vardı, büyüyünce unutmamam gereken. Onları yazardım gunluklerime ama sözler duman oldu. Hayallerimi yazardım, yalan oldu.

En son yirmili yaşların başında günlük tutuyordum. Şimdi ise otuzların başındayım. Evliyim, bir çocuk anasıyım. Bir üniversite bitirdim. Kesmedi yüksek lisans yaptım. Hatta ikinci üniversiteye başladım ve o da bitmek üzere. Son üç beş ders kaldı. Bebekten fırsat bulursam oda bitecek. Hala işe giremedim. Hala KPSS' ye girerim diyorum. Fırsat buldukça çalışıyorum. Hayallerim var Dummadum! Onlardan vaz geçemiyorum. Asıl çalışmaya başlamamış olmamın sebebi bu. Realist olmak neden benim için bu denli zor bilmiyorum. Beynim farklı çalışıyor. Içimde hep bir sanat aşkı var. Yazayım çizeyim, öreyim... Yani sürekli üreteyim. Bir de mümkünse çocuğumu ben büyüteyim. Anneanne, babaanneler torunlarını çok sever ama hiç kimse bir çocuğu ebeveyni kadar çok sevip yeterli ilgiyi gösteremez. 

Nerde kalmıştım? Evet hayaller...Evlendiğim adam dışında bu hayallere saygı duyan pek yok. "Sen bir işe gir de..." diye başlayan cümleler "onca okulu evde oturmak için mi okudun?" ile devam ediyor. Kendimi tuhaf hissediyorum. Sahi ben niye okudum? Bunu sık sık sorguluyorum. Verdiğim cevap beni tatmin etse de başkalarını etmiyor biliyorum. Bir kere okumak dışında başka seçenek sunulmamıştı bana. İkincisi ben üniversite eğitimini meslek sahibi olmaktan çok keyif aldığın şeyleri yerinde öğrenebileceğin, farklı insanlar tanıyıp farklı kültürler edinebileceğin, hayata farklı şekilde bakmana yardımcı olacak bir yer olarak gördüm. Kısaca kendimi geliştirmek için okudum. Birileri mutlu olsun, beni bir yerlede görsün, egoları tatmin olsun ya da o tavan yapmış egoları yerle bir olsun diye değil ki! Ama çevre baskısı dedikleri müthiş bir şeymiş, Dummadum. Bunu otuza yaklaşırken daha iyi anladım. Bu yaşa kadar sadece ben ve benim isteklerim varken, şimdilerde insanların isteklerini beklentilerini dinler olmuşum. 

Doğrularımı söylemekten çekinmezdim eskiden. Şimdi ise doğrularımı anlatırken hatta bilimsel doğruları anlatırken çölde kürek çekiyor gibi hissediyorum. İnsanlara kendini anlatmaya çalışmak çok enterasan hissettiriyor. Bir kere anlatıyorsun ama anlamıyorlar. Çünkü onlarında bir yaşanmışlığı ve kendi doğruları var. Senin anlattıkların o doğrular ile örtüşmuyorsa sen "tüü kaka" oluyorsun. Sana kendi doğrusunu öyle bir diretiyorki sadece bakakalıyorsun.

"Yaşlandın mı sen minnoşum? "diye soracak olursan. Yok yaşlanmadım da, hayat biraz yordu sanırım. Omuzlarımda yüklerim var. Şöyle uzansam bi kanepeye yıllarca öylece yatasım var. Bugüne kadar hep didinerek koşturmakla geçti hayatım. Kaç yıl daha yaşayacağım bilmiyorum; ama artık mutlu yaşamak istiyorum.

Yazıyorum çünkü zihnimi acıtan, kurcalayan düşüncelerden arınmaya, hayallerimi paylaşmaya ihtiyacım var Hayatımı minimalist akıma sürüklerken zihnimde de sadeleşmek için yazıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nerde kaldı arkadaşlık?

Emzirirken Okula Dönmek

Minik Prensesim Büyüyor