Kayıtlar

Emzirirken Okula Dönmek

Gece bebeğimi emzirmek için uyandığımda, uykum biraz açılmıştı. Bende elime telefonu aldım ve devam etmekte olduğum üniversitenin duyurular sayfasına girdim. Bir de ne göreyim! Geçen dönem okula devam etmemiş olsam bile bu dönem okulum bitebiliyor. Beni tabi hem okulu bitirebilecek olmanın heyecanı aldı hem de bebeğimden ayrı kalmanın telaşı. Sonra aklım hep bebeğime takıldı. Durduk yerde ağlamaya başladım. "Ben onu bırakıp nasıl giderim!" diye. Ya emmeyi bırakırsa ya beni sevmezse ya beni unutursa ya bana küserse ya benden çok ona kim bakacaksa onu severse? Allahım delirmek üzereydim. Bir yandan düşünüyor bir yandan kurguluyor bir yandan da ağlıyordum. Eşim sabahın köründe işe gidecek ama ben gecenin bir yarısı onunda uyandırdım beraber ağlayalım, iki dertleşelim diye. Beni uykulu haliyle telkin etmeye çalıştı.  Milyonlarca kadının bebeğini bırakıp işe gitmesi ne kötüymüş. Şimdi onları daha iyi anlıyorum. Sonra internetten araştırmaya başladım. Bebeğimi anne sütüyle nas

Minik Prensesim Büyüyor

Her geçen gün gözlerimin önünde büyüyor prensesim. Neredeyse dört aylık olacak. Bazen diyorumki keşke büyümese hep böyle minik kalsa, doyasıya sarsam sarmalasam, öpsem koklasam. Bazen de diyorumki büyüse de biran önce oturup karşılıklı kahve içip havadan sudan konuşsak, sohbet etsek. Bazen bir davranış ediniyor ve ben onu hangi ara öğrendiğini anlamıyorum. Geçen gün öyle çığlıklar atıyorki görmen lazım. Sabahtan bir başladı gece bire kadar tiz bir sesle bağırdı. Ağlamıyor sadece çığlık atıyor. Bir sıkıntısı yok, oyun istiyor.  Çığlık atmanın sanırım sevimli oldugumu düşündü ve devam etti. İtiraf edeyim başım fena halde ağrıdı. Her edindiği huyuyla başka biri haline geliyor. Tam alışıyorum bir huyuna, ertesi gün bir bakıyorum ki o alıştığım, sevdigim huy değiştirmiş yine. Bazen tanıyamıyorum onu da kendimide. Sanki başkasının bebeğiyle geçici bir süre annecilik oynuyorum gibi. Acaba o da bana hayretle bakıyor mudur "Kim bu kadın? Neden yoruldu? Benim annem yorulmazdı. Bu yorul

Nerde kaldı arkadaşlık?

Öyle alıştık ki sosyal medyada yaşamaya. Beğenilme sayısına göre, kendimizi değerli hissetmeye. Insanlara sürekli kendini beğendirme, kabul ettirme çabasında olmaya hayatı unuttuk. Bir zamanlar ne kadar meşgul de olsak arkadaşlarımızı, eşimizi, dostumuzu arayıp hal hatır sorardık. Karşılıklı kahveler/ çaylar içilirken, iki lafın belini kırardık. Ne oldu bize şimdi? Gün geçtikçe, dijitalleşiyoruz Dummadum! Bizi biz yapan insani değerlerimizden uzaklaşıyoruz. Daha çok konuşuyoruz bildiğimiz bilmediğimiz her konuda. Daha az okuyoruz, daha bencil yaşıyoruz zamanla. İnternetle uyuyor internetle uyanıyoruz. Sosyal medyadaki artan takipçi sayımızda rağmen daha da yalnızlaşıyoruz. Yüz yüze konuşmayı unuttuk. Göz teması kurmayı, sabırla dinlemeyi unuttuk. Sevgiler hızla tüketiliyor, doğanın diğer her bir parçası gibi. Dostum dediğim üç kişi vardı hayatımda. Biriyle ipe sapa gelmez saçma bir sebepten dolayı yollarımız ayrı düşmüştü. Dolayısıyla düğünüme çağırmadım. Düğünüme sadece kalan iki

Merhaba Dummadum!

Seni bir günlük gibi kullanabilir miyim sevgili blog? Asıl amaç zaten bu değil mi? Biri okur mu diye korkmadan, kim ne der diye umursamadan, çok özele girmeden çok yüzeysel kalmadan seni sayfa sayfa işleyebilir miyim? Şöyle karşılıklı oturup dertleşsek, biraz sohbet etsek? Dijitalleşen dünyada, arkadaşlıklar dostluklar bile sanallaşırken yalnız kalmasam olur mu sevgili blog? Sana bir isim verdim az önce, sırf sevgili blog demeyim diye. Ama gel gör ki bunca yılın günlük tutma alışkanlığından sana sevgili blog diyorum. Bu arada dediğim gibi artık bir isimin var : "Dummadum". Ne zor oldu bir isim vermek sana. Herkes kapış kapış kapmış isimleri. Tüm domainler kullanımda. Bu yüzden baktım bu isim boşta hemen aldım. Laf aramızda sevdim isimini.  Tam senlik oldu diye düşünüyorum ya da benlik.  Biliyor musun yazmayı özlemişim. Yazmayı ilk öğrendiğimde, harfleri eksik, cümleleri düşük günlüklerim oldu. O zamandan bu zamana çok günlük tuttum. Sonra, kimi günlük yakıldı, kimisi